İçeriğe geç

Bitiyatro : Vurgun – Üç Oyun

Numan Serteli’nin 16.05.2016 tarihinde yayımlanmış yazısı

Ünlü yönetmen, senarist ve oyun yazarı Neil LaBute’nin kaleme aldığı, Türkçe çevirisini Rüzgar Can Ekin Turan’ın yaptığı Vurgun – Üç Oyun, bir arkadaşa, bir dosta ya da bir yabancıya ayıkken, bunalımdayken, hatta sarhoşken bile anlatılamayacak itiraflardan oluşuyor. 

Üç farklı kısa hikayeden oluşan Üç Oyun: İphigenia Orem’de, Aziz Kazlar Çetesi, Medea Redux, bir otel odasında buluşan; farklı zamanlarda aynı odada kesişen üç farklı şiddet hikayesini ve dört kişinin itiraflarını anlatıyor.
Şu anımız gibi çabuk, karışık, yer yer komik ve trajik, günümüz hikayeleri.

Oyunun mmknmrtb notu ::

Vurgun – Üç Oyun, standart bir otel odasından ibaret ‘hiç değişmeyen’ bir sahnede, üç ayrı hikâyeden oluşan üç ayrı oyunun bileşimi olarak, süresi epey uzun, etkisi ise oldukça güçlü bir oyun..

Bu sahneye / otel odasına -farklı zamanlarda- bir bellboy’un öncülüğünde giren, ikisi tek kişiden, diğeri de bir çiftten oluşan kahramanlarımız, odadaki elbise askısını ya da ses kayıt cihazını falan bahane ederek, asıl muhatapları olan biz seyircilere -tüm samimiyetleriyle- içlerini dökerler..

 

Bazısı için, hayat akışlarının -neredeyse- tamamını belirleyen; bazısının hayatının kırılma ya da yıkılma anına denk düşen; dışardan ‘ideal bir hayatın temsilcisi’ gibi görünen birilerinin de kirli iç yüzünü ortaya koyan, geçmişte yaşanmış -onlar için çok mühim- olayların itiraflarından ibarettir bu ‘iç döküntüleri’..

Ve bu iç döküntüleri -özel olarak- Amerikan Kapitalizmi denen zehirin, insanların hayatına olan nüfuzunu ve insani ilişkilerde oluşturduğu travmaları; genel olarak da insanın bencilliğini, yıkıcı çıkarcılığını -daha doğrusu- o ‘kadim’ kötülüğünü -bir de bu yoldan- hatırlatan metaforlardır aslında..

Bölümlerin adlarından da anlaşılacağı üzre- Yunan mitolojisinin kimi öykülerinden alınan ilhamlarla oluşturulmuş bu üç oyunun gücü -dolayısıyla da- etkisi, birinciden üçüncüye doğru azalarak devam ediyor bence; keşke birinci ve üçüncü bölümler yer değiştirmiş olsaydı da, Murat Taşkent‘in oyunculuk resitali verdiği İphigenia Orem’de’nin insanın kanını donduran, ‘şakalı ama trajik’ finaliyle allak bullak olmuş vaziyette salondan ayrılsaydık..

Truva seferine çıkarken yelkenlerinin rüzgarla dolmasını isteyen Agamemnon’un, kızı İphigenia’yı Artemis’e kurban etmesi misali, işinden çıkarılma korkusu yaşayan bir ‘beyaz yakalı’nın, henüz beş aylık olan kızının ölüp gitmesine göz yummasının dehşetli öyküsü, uzunca bir süre unutulacak gibi değil..

Bu demek değil ki oyunun diğer bölümleri güçsüz, oyuncuları da etkisiz..
Aziz Kazlar Çetesi‘nde, oyunun ‘gençlik’ tarafını ya da kendi ahlâksızlığını ‘ahlâk zabıtası’ kesilerek örttüğünü zanneden ‘evrensel’ tipleri canlandıran Ezgi Yağ ile Sefa Tantoğlu‘nun; yine mitolojik dayanağı olan Medea Redux‘ta, daha çocuk yaştayken tacizine, daha sonra da ‘tecavüz’üne uğradığı, ‘tipik erkek’ davranışı gösteren öğretmenine aşık ‘kötü kaderli’ bir kadının, ilerlemiş yaşındaki ‘acı’ itiraflarını dile getiren Laçin Ceylan‘ın üst düzey performanslarının hakkını vermezsem eğer, ayıp etmiş olurum..

Seyredilmesini ‘gerçekten’ herkese önerdiğim bu başarılı oyuna -her şeye rağmen- son bir ‘muhalefet şerhi’ koymazsam içim rahat etmeyecek; çevirinin biraz fazla ‘Dublaj Türkçesi’ hali kulağımı kurcalarken, oyunun toplam süresinin üç saati bulması da -şu sıralar kısa oyunlara alışmış- bünyemi hafiften zorlamıştır, arz ederim..

Neil LaBute’nin Bash: Latterday Plays adlı oyunundan çevrilen, yönetmenliğini İskender Altın’ın yaptığı Vurgun – Üç Oyun, çarpıcı itiraflardan oluşan metni ve etkileyici oyunculuklarıyla, 17 Mayıs 2016 Salı, BitiyatroBisahne’de izlenebilir..

Kaynak: http://numanserteli.blogspot.com.tr/2015/12/uc-oyun-vurgun-12-aralkta-bitiyatroda.html

Kategori:EleştiriHaberVURGUN (3 Oyun)